|
|
|
Süleymaniye
Külliyesi, Mimar Sinan tarafından 13 Haziran 1550’de yapımına başlanmış
ve 15 Ekim 1557 tarihinde bitirilmiş bir eserdir. İnşasında 1713’ü
Müslüman, toplam 3523 işçi çalıştırılmıştır. Tarihçi Peçevi’nin
söylediğine göre, Külliye inşasına 896.360 filori ve 82.900 akçe
harcanmıştır. Bozcaada, İzmit, Mut, Ezine, Gazze ve Lübnan gibi farklı
yerlerden taş örnekleri ve sütunlar İstanbul’a taşınmış; Külliye’nin
yapımında kullanılmak için İmparatorluk topraklarının çeşitli
yerlerinden malzemeler getirtilmiştir. Külliye 15 bölümden oluşur;
1. Cami 2. Rabi Medresesi 3. Salis Medresesi 4. Evvel Medresesi 5. Sani Medresesi 6. Tıp Medresesi 7. I. Süleyman Türbesi 8. Hürrem Sultan Türbesi 9. Türbedar Odası 10.Bimarhane 11.Darüzziyafe 12.Darülhadis Medresesi 13.Tabhane 14.Mimar Sinan Türbesi 15.Hamam
CAMİ
Süleymaniye
Külliyesindeki en göz alıcı mekân kuşkusuz Süleymaniye Camii’dir. Cami
Mimar Sinan’ın diğer eserleri gibi sadelikten taviz vermeyen; ama
sadeliği ihtişama dönüştürebilmiş mabetlerdendir. Süslemeler ve
bezemeler daha çok kitabeler için kullanılmış olsa da mimari geometri
başlı başına bir estetik harikası olmayı başarmıştır.
Mihrabın yaslandığı duvardaki vitraylı pencereler ve mihrabın iki
yakasındaki çerçeveler Sarhoş İbrahim adlı ustanın eseridir. Camide
dört pembe fil ayağı üzerine oturtulmuş 26,5 metre çapında büyük bir
kubbe yer alır ve kubbenin derinliği çapının iki katıdır. Bu Kubbenin
hafif olması için özel tuğlalar imal edilmiş ve kubbenin yapımında bu
tuğlalar kullanılmıştır. Ayrıca, Cami’nin duvarlarını oluşturan taşlar
birbirlerine içten demir kenetlerle bağlanmış ve bu kenetlere eritilmiş
kurşun dökülmüştür.
Cami 128 adet pencereyle ve onlarca kandille aydınlatılmış; bu
kandillerden çıkan isin duvarları kirletmemesi ve ayrıca; isten mürekkep
yapımında istifade edilebilmesi için girişin üzerine bir is odası inşa
edilmiştir. Caminin Beyaz Harem isimli, beyaz mermerden inşa edilmiş iç
avlusunun dört köşesinde yükselen; ikisi üç şerefeli, ikisi de iki
şerefeli olmak üzere dört minaresi vardır. Camideki dört minare,
Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah oluşunu;
minarelerdeki on şerefeyse, Osmanlı tarihinin onuncu padişahı oluşunu
simgeler. Ayrıca iç avlunun ortasında, dikdörtgen bir havuzdan ve
havuzun içindeki iki fıskiyeden müteşekkil, bitkisel motifli bir
şadırvan vardır.
DİĞER YAPILAR Külliye’nin merkezini cami olarak kabul ettiğimiz zaman, diğer yapıların bu merkezin etrafında şekillendiğini göreceğiz.
Külliye’nin Tıp Medresesi ile birlikte toplam altı medresesi vardır.
Bu Medreselerden, Cami’nin Beyazıt yönündeki Evvel ve Sani Medresesi,
bugün Süleymaniye Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Bu iki medresenin
yanındaki Tıp Medresesi’nin bir bölümü yol çalışmalarında yıkılmış,
kalan kısım da hastaneye dönüştürülmüştür. Tıp Medresesi’nin sağına ve
cami bahçesinin çaprazına düşen yapıysa, Osmanlı Dönemi’nde akıl
hastanesi olarak kullanılan Bimarhane’dir.
Külliye’nin kuzeybatısına düşen yolda ve cami bahçesinin karşısında
Külliye yemekhanesi Darüzziyafe ve Külliye misafirhanesi olan Tabhane
bulunur. Bu yolun bitiminden sağa dönüşte göze çarpan üçgensi ve
mütevazı türbe Mimar Sinan’a aittir. Cami duvarının yüksek kaldığı bu
yolun yüz metre kadar ilersinde Salis ve Rabi medreseleri ve Rabi
Medresesi’nin sağındaki ara yoldaysa Külliye Hamamı görülür. Külliyede
bulunan son Medrese de bu yolun az ilersinde bulunan Darülhadis
Medresesidir.
Külliye’de biri Kanuni Sultan Süleyman’a diğeri de Kanuni’nin eşi
Hürrem Sultan’a ait olmak üzere iki türbe vardır, bu türbeler sekizgen
plan üzerine kubbeli olarak inşa edilmiştir. Türbelerde kullanılan
bitkisel motifli çiniler sanatsal niteliğe sahiptir. Külliye haziresinde
ise dönemin ileri gelenleri medfundur.
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder